Osteoporoz, güçlü kolajen ifllerine bağlı mineraller ve çoğunlukla kalsiyum tuzlarından oluşan bir yapıdır. Bununla birlikte, osteoporoz kemik yoğunluğunun aşırı kaybı nedeniyle kemiklerin çok daha kırılgan hale gelmesi anlamına gelir. Yaşlandıkça bu yapının gücünü kaybetmesi, zayıflaması ve dengesiz hale gelmesi normaldir. Osteoporoz, kelimenin tam anlamıyla süngerimsi (gözenekli) kemik anlamına gelir. Kemik yoğunluğu azalır, içlerinde boşluklar oluşarak gözenekli bir yapı haline gelir. Bu onları kırılmaya ve çatlamaya eğilimli hale getirir. En ufak bir kırılma veya burkulma sonrası kemiklerin incelenmesi ile ortaya çıkmıştır. Osteoporoza bağlı kırıkların en sık görüldüğü kemikler el bileği, omurga ve kalça kemikleridir. Osteoporoz yaşla birlikte artar ve kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğü tespit edilmiştir.
Belirtileri Osteoporozun belirtileri nelerdir?
Kemik erimesi erken evrelerde semptomlara neden olmaz. Kemik yoğunluğunun kaybolmasına rağmen kemikte kırık veya çatlaklar olmadıkça ya da kemik yoğunluğu yapılmadıkça hastalığın saptanması çok zordur. Osteoporoz ilerledikçe, hastaların kendileri de belirli semptomlar yaşayabilir. Bunlardan bazıları şunlardır: Omurganın kırılması veya çökmesine bağlı bel ağrısı, kemiklerin eğriliği nedeniyle zamanla boynun kısalması ve bozuk duruş, basit hareketlerle oluşabilen kırık ve çatlaklardır. Semptomlar sadece osteoporoz ilerlediğinde ortaya çıkar. Hastalık bu aşamaya ulaştığında, kemik hasarının onarılması çoğunlukla imkansızdır. Bu nedenle yaşlılar hastalıktan korunmak için gerekli yaşam tarzında değişiklikler yapmalı, beslenmelerine dikkat etmeli ve düzenli egzersiz yapmalıdır. Kadınlar, doktorların tavsiye ettiği aralıklarla kemik yoğunluğu taraması yaptırmalıdır.
Osteoporozu teşhis etme süreci nedir?
Osteoporoz, kemik yoğunluğu ölçümü ile teşhis edilir. Kemik kırıkları ile elde edilen verilere dayanılarak konur. Osteoporotik kemiğini destekleyen kaslar, kalça, sırt ve bel kasları düzenli egzersizle güçlendirilirse hasta yaşlı veya osteoporozlu olsa bile bu kemik kırıklarının azaltılmasında rol oynayabilir. Bir kemiğin kırılmaya direnmesi için sağlıklı kas dokusuna ve bu kemiği koruyacak ve harekete geçirecek bir sinir sistemine ihtiyacı vardır. Bütün bunlar için kemik rezervlerinin kalsiyum ile doldurulması gerekir. Bu nedenle D vitamini çok önemlidir. D vitamininin en büyük kaynağı güneştir. Kalsiyum alımını sürdürmek için beyaz peynir, süt ve yoğurt gibi besinlerin tüketimine dikkat edilmeli ve egzersiz yapılmalıdır. Kadınlarda düşük östrojen seviyeleri, erkeklerde düşük testosteron seviyeleri ve kortizon ilaçları kullanıcıları için osteoporoz tanısı risk altında olabilir.
Osteoporoz için tedavi yöntemleri nelerdir?
Osteoporoz tanısı alan hastalarda amaç kemik yapısını güçlendirmek ve kemiği olası bir kırık oluşumundan korumaktır. Farklı bir durum olmadıkça koruyucu tedaviye başlanır. Koruyucu tedavinin başlangıç noktası hastaya bağlıdır. Tempolu yürüyüş, kemiğin mevcut gücünü korumasını sağlar. Kişinin kasları aktivite ve hareket yoluyla geliştiğinden kemiklere etki eden zorlayıcı kuvvetler de azalır. Dolayısıyla kırık riski azalır. Koruyucu ilaçlar osteoporozda görülen yıkımı azaltabilir ve dengeleyebilir. Bu tür ilaçlar tedavide hastanın yaşına göre kullanılmaktadır. Ancak sadece medikal tedavi yeterli değildir. Aynı zamanda tedavi programına düzenli egzersiz de eklenmelidir. Omurga kırığı ile gelişen ilerlemiş osteoporozu olan hastalar, bu kırıklarla ilişkili ağrıyı azaltmak için ek önlemler almalıdır. Bunlar; düzenli egzersiz programları, korse bakımı ve bazı organik maddelerle kemik dolgusu yapılabilir. Son olarak, osteoporozun ilerlemesini önlemek için D vitamini alınması oldukça önemlidir. Ayrıca sigara ve alkol gibi risk oluşturan faktörlerden uzak durulması ile osteoporoz riskini en aza indirebilirsiniz.
Sağlıklı bir yaşam için Denizli Odak Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümlerine gelerek uzman doktorlarımıza muayene olabilirsiniz. Bilgi ve randevu için tıklayın.